Marmara Gölü Kurudu, Doğa Alarm Veriyor

Marmara Gölü Kurudu, Doğa Alarm Veriyor

Bir zamanlar sabah sisinin üzerinden kuşların havalandığı, suyun kenarında balıkçı teknelerinin salındığı Marmara Gölü, bugün çatlamış topraklarıyla sessizliğe gömülmüş durumda. Manisa’nın kalbinde yer alan bu göl, yalnızca bir su birikintisi değil; binlerce canlının yuvası, bölge halkının geçim kaynağı ve doğanın nefes alan noktalarından biriydi. Şimdi ise geriye, kaybolan bir ekosistemin izleri kaldı. Marmara Gölü’nün kuruması, doğanın uzun süredir verdiği uyarıların en görünür örneklerinden biri.


Marmara Gölü’nün kaderi, yıllar içinde alınan yanlış kararlarla adım adım değişti. Gölü besleyen ana su kaynaklarından biri olan Gördes Çayı’nın suları barajlarda tutuldu, göle ulaşması gereken su tarımsal sulamaya yönlendirildi. İklim krizinin etkisiyle azalan yağışlar da eklenince gölün doğal döngüsü tamamen bozuldu. Bir zamanlar binlerce su kuşuna ev sahipliği yapan bu alan, göç yolları üzerinde hayati bir durak noktasıydı. Tepeli pelikanlar, flamingolar ve sayısız kuş türü artık Marmara Gölü’ne uğramıyor; çünkü onları karşılayacak bir su yok. Kuruma sadece doğayı değil, insan yaşamını da derinden etkiledi. Balıkçılık neredeyse tamamen biterken, bölge halkı geçim kaynaklarını kaybetti. Toprak yapısı değişti, mikro iklim bozuldu, çevredeki tarım alanları da bu süreçten olumsuz etkilendi. Uzmanlar, yaşananların yalnızca “kuraklık” ile açıklanamayacağını; esas sorunun plansız su yönetimi ve doğanın ihtiyaçlarının göz ardı edilmesi olduğunu vurguluyor. Çevre örgütleri ve bilim insanları, Marmara Gölü’nün hukuken korunması gereken bir sulak alan olduğunu hatırlatarak, suyun göle yeniden ulaştırılması için çağrıda bulunuyor. Açılan davalar ve yapılan uyarılar, gölün tamamen kaybedilmemesi için hâlâ bir umut olduğunu gösteriyor.


Marmara Gölü’nün kuruması, sadece geçmişte kalmış bir doğa manzarası değil; geleceğe dair ciddi bir uyarı. Bugün Marmara Gölü kurudu, yarın başka göller aynı kaderi paylaşabilir. Bu hikâye, suyun yalnızca bir kaynak değil, yaşamın kendisi olduğunu hatırlatıyor. Doğayla uyumlu, bilim temelli ve adil bir su yönetimi anlayışı benimsenmezse, kaybedilen sadece göller değil, ortak geleceğimiz olacak.

Göl kenarında ki çiftliğimizin öncesi ve sonrası

Bloga dön